Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 10
Şu ana kadar paylaştığımız dokuz bölümde bütün bulgu ve belgelerin isyanın "dini" bir isyan olduğunu
göstermektedir... Buna rağmen mahkeme kararı mealen; "dini alet ederek milli bir isyan" şeklindedir.
Bu bölümde mahkeme kararı ile "sözde" sanıkların isimlerine yer vereceğiz, bazı isimler soyisim
olmadığından dolayı aynıdır. Bu isimler hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenlerin konunun altına yorum
yapmaları yeterli olacaktır.
Kararda 11 yaşındaki bir çocuğun 10 yıl hapse mahkum olduğunu göreceksiniz.
Ey Atatürkçüler, hani insan hakları nerde??
Allah (celle celaluhu) rahmet eylesin...
**********
Mahkemenin, Savcılığın iddiası ile "sanıkların" son söz ve müdafaalarını dinledikten sonra, ittihaz eylediği 28
Haziran 1341 [1925] tarih ve 341/69 numaralı karar, aynı
gün, Mahkeme Başkanı tarafından, açık celsede "sanıklara" tebliğ edildi.
Mahkeme kararında şöyle deniliyordu:
"Din ve şeriatı alet ittihaz ederek, hakikatte `müstakil bir Islam Kürt hükümeti´ kurmak[1] maksat ve gayesiyle
Şeyh Said'in vukua getirdiği müsellah [silahlı] isyan ve ihtilal hareketlerine muhtelif şekil ve suretlerde karışıp
katılarak isyanın devam ettiği haftalar ve aylar boyunca, birçok şehir, kasaba ve köyleri –devlet ve hükümet
zabıta ve askeri kuvvetleriyle, kanlı ve harp halinde, çarpışmak suretiyle- zapt ve işgal eden ve ihtilal
bölgesindeki en mühim vilayet merkezlerinden Diyarbakır şehrini dahi muhasaraya alan ve orada dahi inat ve
ısrarla harp ve kıtalden çekinmeyen ve nihayet uğradıkları acz ve mahrumiyetten sonra tutuldukları günlere
kadar birçok asker, zabit ve vatandaşları cerh, şehit, esir eden, sirkatler, gaspler, yağmalar yapan ve yaptıran
şahıslardan oldukları iddiasıyla muhakemeleri icra edilmiş olan seksenbir sanıktan;
1. Şeyh Said (Palu'lu, Nakşibendi Tekkesi şeyhi),
2. Melekanlı Şeyh Abdullah,
3. Kamil Beg,
4. Baba Beg,
5. Şeyh Şerif,
6. Fakih Hasan Fehmi,
7. Hacı Sadık,
8. Şeyh Ibrahim,
9. Şeyh Ali,
10. Şeyh Celal,
11. Şeyh Hasan,
12. Mehmet Beg,
13. Mustafa Beg,
14. Salih Beg,
15. Şeyh Abdullah,
16. Şeyh Ömer,
17. Şeyh Adem,
18. Kadri Beg,
19. Molla Mahmud,
20. Şeyh Şemseddin,
21. Şeyh Ismail,
22. Şeyh Abdüllatif,
23. Molla Emin,
24. Ali Arab Abdi Beg,
25. Mehmet Beg,
26. Süleyman Beg,
27. Molla Cemil,
28. Süleyman Beg,
29. Süleyman Beg,
30. Tahir Beg,
31. Mahmut Beg,
32. Şeyh Ali,
33. Hacı Halid,
34. Timur Ağa,
35. Abdüllatif Beg,
36. Mehmet Beg,
37. Süleyman Beg,
38. Bahri Beg,
39. Şeyh Cemil,
40. Yusuf Beg,
41. Ali Badan Beg,
42. Halid Beg,
43. Halid Beg,
44. Tahir Beg,
45. Tayip Ali Beg,
46. Çerkes,
47. Jandarma Hamid,
48. Hüseyin Hilmi Bey,
49. Hasan (Hani'li Salih Beg'in oğlu, 11 yaşında),
isyanın asli faillerinden olarak "idam cezasına" mahkum edildiler.
Ancak bunlardan Çapakçur Kaymakamı Hüseyin Hilmi Bey'in evvelce, muhtelif zaman ve mahallerde vatani
hizmetleri olduğu anlaşıldığı için geçmiş bu hizmetlerinin hafifletici sebep olarak kabulü ile idam cezasının 15
sene kürek cezasına tahviline, Salih Beg'in oğlu Hasan'ın da 15 yaşını ikmal etmemiş olmasına binaen onun
hakkındaki idam cezasının da `berayi ıslah´ 10 sene hapse çevrilmesine ittifakla karar verilmiştir.[2]
**********
Devam edecek inşaallah...
**********
KAYNAKLAR:
[1] Bazı kaynaklarda ise bu husus; "din ve şeriatı alet ittihaz ederek ayaklanmaya katıldıkları ve laik
cumhuriyeti yıkma amacını güttükleri" şeklinde ifade edilmiştir. (Sadık Albayrak, Türkiye'de Din Kavgası,
Şamil Yayınevi, Istanbul 1984, sayfa 221).
[2] Ahmet Süreyya Örgeevren, Şeyh Sait Isyanı ve Şark Istiklal Mahkemesi, Istanbul 2002, sayfa 274-278.
******************************
******************************
******************************
Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 11
(Şeyh Said idam ediliyor fakat Kürtçü şahıslar beraat ediyor... Bu bile, Şeyh Said ayaklanmasının bir "Kürt
isyanı" olmadığını gösteren delillerden biridir.)
Devam ediyoruz...
Böylece, 13 Şubat 1925 tarihinde Piran'da başlayan Islami/Nakşibendi direnişinin yönetici kadrolarından
Şeyh Said ile birlikte toplam 47 şahsiyet, Mahkemece verilen idam kararı üzerine, 29 Haziran 1925 Pazartesi
günü saat 03:00 sıralarında, Diyarbakır'ın Dağkapı mevkiinde kurulan 47 sehpada asılarak idam edilmiştir.
Şeyh Said, idam edilmeden kısa bir süre önce, "Son Saat" Gazetesi muhabirinin not defterine Arapça olarak
şu cümleyi yazmıştır:
"Mücadelem, Allah ve din uğruna ise, darağacında asılmama perva etmem. Muhammed Said Palewi"[1]
Idam sehpasına götürülürken de; "Yarın mahşer gününde hepimiz muhakeme olacağız (hesaplaşacağız)"
deyip, Kelime-i Şahadet getirmiş ve ardından asılmıştır.[2]
KÜRTÇÜ ŞAHISLARIN BERAATI
Şeyh Said ve ayaklanmada yer alan mücadele arkadaşlarının savunmaları boyunca reddettikleri "Kürtlük
davası" ithamını kasıtlı olarak iddianameye koyarak, onları işlemedikleri bu "suç" ile yargılayan ve idama
mahkum eden Şark Istiklal Mahkemesi, o dönem öncesi ve esnasında "siyasi Kürtçülük" faaliyetlerinin bizzat
içinde bulunan Diyarbakır'lı Cemil Paşa oğullarından Kadri, Ekrem, Ömer, Cevdet, Memduh ve Muhiddin için,
"haklarındaki ihbarların kanuni mesuliyeti müstelzim fiillerden olmadığı anlaşıldığından… beraatlerine karar
verilmiştir"[3] diyerek, adı geçenleri serbest bırakmıştır.
Zaza şahsiyetleri Kemalist rejim tarafından idam sehpalarında sallandırılırken, bugün kimi çevrelerce yere
göğe sığdırılamayan Kadri Cemilpaşa, kardeşi Ekrem Cemilpaşa ve diğer tanınmış "Kürtçü zevatın" Şark
Istiklal Mahkemesi'nce serbest bırakılmaları bile, Şeyh Said ayaklanmasının bir "Kürt isyanı" olmadığını
gösteren delillerden biridir.
**********
Devam edecek inşaallah...
**********
KAYNAKLAR:
[1] Son Saat Gazetesi, 8 Zilhicce 1343 (30 Haziran 1341/1925), sayfa 1; Sadık Albayrak, Irtica'ın Tarihçesi-4,
Devrimler ve Gerici Tepkiler, sayfa 97.
[2] Hasan Hüseyin Ceylan, Cumhuriyet Dönemi Din-Devlet Ilişkileri, Risale Yayınları, Istanbul 1991, sayfa
246.
[3] Ahmet Süreyya Örgeevren, Şeyh Sait Isyanı ve Şark Istiklal Mahkemesi, Istanbul 2002, sayfa 278-279.
******************************
******************************
******************************
Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 12
(Mahkeme kararında ayrıca "Tekke ve Zaviyelerin kapatılması" Şeyh Said isyanının "dini" bir isyan olduğuna
başka bir delildir.)
Devam ediyoruz...
Şark Istiklal Mahkemesi'nin Şeyh Said davasına ilişkin kararında ayrıca, tekke ve zaviyelerin kapatılması
hususu da bulunmaktadır. Mahkeme'nin, "isyanların çıkmasında tekke ve zaviyelerin dini yapıları ve dini
etkinlikleri büyük ehemmiyet arzetmektedir" diyerek, tekke ve zaviyeleri birer "menba-ı şer ve fesad yuvası"
addetmesi sonucu, Savcılığın 29 Haziran 1925 tarihli tebligatıyla Isyan Bölgesi Istiklal Mahkemesi mıntıkası
dahilindeki tekke ve zaviyelerin faaliyetlerine son verilmiştir.[1]
Baslangıçta bir kanuna dayanmadan ve sadece Istiklal Mahkemesi'nin, "menba-ı şer ve fesad yuvası"
düşüncesine dayanılarak kapatılan tekke ve zaviyeler, bu tarihten 5 ay sonra, 30 Kasım 1925 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce çıkarılan 677 sayılı kanunla ve aynı düşünceyle Türkiye genelindeki bütün
tekke ve zaviyeler hükümet tarafından kapatılmıştır.[2]
Tekke ve zaviye denilen dini kurumların kapatılması konusunun ilk olarak Şeyh Said ayaklanmasına ilişkin
dava dosyasında yer alması ve bilahare bunların lağvedilmesinin kararlaştırılması, ayaklanmanın dini nitelikli
yönünü çok berrak bir şekilde ortaya koyan bir başka faktördür.
**********
Devam edecek inşaallah
**********
KAYNAKLAR:
[1] Ergün Aybars, Istiklal Mahkemeleri, Cilt: I-II (1923-1927), Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, Izmir 1988,
sayfa 182.
[2] TBMM Zabıt Ceridesi, c.19, sayfa 145-165, 312; Düstur, c.7, sayfa 112. (Meclis tutanakları)
******************************
******************************
******************************
Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 13
Şeyh Said isyanının "dini" bir isyan olduğuna başka bir delil ise "dindarların" cezalandırılmasıdır.
Şeyh Said Efendi ve arkadaşlarının idamlarının akabinde, Mahkeme Savcılığınca çıkarılan tebligat ile
faaliyetlerine son verilen isyan bölgesindeki tekke ve zaviyelerle ilişkisi olan olmayan yüzlerce dindar insanın
sevkedildiği Şark Istiklal Mahkemesi tarafından kimisi idama, kimisi de muhtelif hapis cezalarına çarptırılmak
suretiyle, Kemalist rejime muhalif kesimler susturulmaya çalışıldı.
Bunlardan, Istanbul basınına yansıyan birkaç örneğe burada yer vermeyi yararlı
buluyoruz:
- 18 Temmuz 1925: Maden'li Hafız Osman Efendi[1]
- 20 Temmuz 1925: Palu'lu Hacı Mehmed, Kasap Süleyman Efendi ve Selman Faris Efendi[2]
- 23 Temmuz 1925: Elazığlı Abdullah ve Hasan Efendi[3]
- 27 Temmuz 1925: Elazığlı isyancılardan Seyfullah ve Ömer Efendi[4]
- 04 Eylül 1925: Osmaniye [Ergani] isyancılarından Zülfikar Hoca ve Temir Efendi, idam edildiler.[5]
- 12-24 Eylül 1925: Elazığ'da halkı cumhuriyet aleyhinde ayaklanmaya sevkeden, özellikle bölgede Şeyh ve
Seyid ünvanlarıyla tanınan toplam 110 kişi idama mahkum edildi. 12 gün içerisinde 1855 kişi mahkemeye
çıkarıldı ve 110'u idam olup, diğerleri değişik ağır cezalara çarptırıldılar.[6]
- 19 Eylül 1925: Palu'lu Said ve 8 arkadaşı, Palu halkını dini yönden tahrik ederek isyana kışkırtmaktan
dolayı idama mahkum edilip, 20 Eylül 1925'te asılarak idam edildiler.[7]
- 22 Kasım 1925: Eski Dersim Mebusu Hasan Hayri Bey ve Galip Bey, Dersim bölgesinde dini siyasete alet
etmekten ve siyasi nüfuzuna güvenerek halkın ayaklanmasına yardımcı olmaktan idama mahkum edildiler ve
23 Kasım'da asıldılar.[8]
- 28 Aralık 1925: Palu'lu Hasan oğlu Ibrahim, Zafi oğlu Molla Yusuf, Cundullah oğlu Feyzi, Hazo
ayaklanmasına katıldıkları gerekçesiyle yargılanan mahkumlardan ilk etapta yakalanan 140 kişi içinden
bunlar hemencecik idama
mahkum edildiler.[9]
- 01 Ocak-15 Şubat 1926: "Gerici hareketlere katıldıkları ve irticakarane faaliyetlerde bulundukları"
gerekçesiyle 909 kişi hakkında karar verildi. 2.5 aylık gibi bir zaman zarfında yargılaması bitenlerden 57 kişi
idam edildi.[10]
- 11 Mart 1926 tarihine kadar, Çapakçur'lu Şükrü Efendi, Ali oğlu Said, Ali oğlu Faik, Ali oğlu Ibrahim, Mehmet
oğlu Selim, Ömer oğlu Ahmed, Safa oğlu Osman, Mehmed oğlu Abdülkerim, Ibrahim oğlu Ali, Molla Hacı
Yusuf, Cündioğlu Feyzullah, Hasan oğlu Osman, Halil oğlu Mustafa, Silo Ahmed, Yaşar oğlu Ömer, Davud
Efendi, Veysel ve ayrıca Tiran aşiretinden 10 kişi daha idam edildiler.[11]
- 11 Mart-25 Mart 1925 arası, Hazo ayaklanmasıyla ilgili olarak 21 kişi daha idam edildi. Bu arada
yakalandıktan sonra hemen idam edilmek üzere de 56 kişiye gıyabi idam cezası verildi.[12]
- 06 Temmuz 1926: Nakşibendi Şeyhi Seyid Pir Ahmed ile 10 arkadaşı idama mahkum edildi.[13]
- 10 Mayıs-18 Temmuz 1926 arasında, bir aylık zaman zarfında Diyarbakır'da 840 kişi yargılandı. Bunlardan
30 kişi idam edildi, 420 kişi değişik cezalara çarptırıldı, diğerleri hakkında beraat kararı verildi.[14]
- 20 Ağustos 1926: Elazığ Müftüsü Kemaleddin Efendi ve ailesinden 5 kişi idam edildi.[15]
Bunlar, sadece Şark Istiklal Mahkemesi'nin yargıladığı kişilerden birkaç örnek teşkil etmektedir. Ayaklanma
başlar başlamaz ilan edilen Örfi Idare [Sıkıyönetim] Mahkemelerinin, yargılamaya gerek görmeden idam
ettiği yüzlerce belki binlerce insanın mevcudiyeti de ayrıca hesaba dahil edilmelidir.
**********
Devam edecek inşaallah
**********
KAYNAKLAR:
[1] Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 19-20 Temmuz 1925.
[2] Hakimiyet-i Milliye, 22 Temmuz 1925.
[3] Hakimiyet-i Milliye, 23-26 Temmuz 1925.
[4] Hakimiyet-i Milliye, 30 Temmuz 1925.
[5] Hakimiyet-i Milliye, 06 Eylül 1925.
[6] Hakimiyet-i Milliye, 12-25 Eylül 1925.
[7] Hakimiyet-i Milliye, 21 Eylül 1925.
[8] Hakimiyet-i Milliye, 24 Kasım 1925.
[9] Hakimiyet-i Milliye, 30 Aralık 1925.
[10] Hakimiyet-i Milliye, 19 Subat 1926.
[11] Hakimiyet-i Milliye, 11 Mart 1926.
[12] Hakimiyet-i Milliye, 11-25 Mart 1926.
[13] Hakimiyet-i Milliye, 07 Temmuz 1926.
[14] Hakimiyet-i Milliye, 10 Mayıs-19 Temmuz 1926.
[15] Hakimiyet-i Milliye, 21 Ağustos 1926.
Ayrıca bakınız; Hasan Hüseyin Ceylan, Cumhuriyet Dönemi Din-Devlet Ilişkileri, Risale Yayınları, Istanbul
1991, sayfa 248-250.
******************************
******************************
******************************
Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 14
Bu bölümde M. Kemal dışındaki bazı devlet adamlarının (ki M. Kemal'in görüşlerine 5'inci bölümümüzde yer
vermiştik) Şeyh Said (rh.a) ayaklanması hakkındaki fikir ve değerlendirmelerini, herhangi bir yoruma lüzum
hissetmeden aynen aktarıyoruz:
Irtica ile "dinin" kast edildiğini hatırlatmamıza gerek yok sanırım.
***
1 - Ismet Inönü (Eski Cumhurbaşkanı):
"Doğu isyanı bir irtica idi. Hakiki bir irtica idi. O zamanki ortamda memleketin siyasi hayatı karışıktı.
Cumhuriyetin ilanı, cumhuriyetin devlet düzenine getirdiği değişiklikler Istanbul efkarında,
matbuatta[basında], pek geniş tepkilere sebep olmuştu. Doğu isyanı bunun bir neticesidir. Hiç şüphemiz
yoktu bizim. Memleketin yeni bir siyasi rejime girmesi ve siyasi rejimin üzerinde memleketin bunu kabul
etmemiş olduğu şüphesini, ümidini veren geniş bir münakaşa ve propaganda hayatının tesiri.. Şark isyanı
bunun neticesi olarak çıkmıştı."[1]
***
2 - Yine Ismet Inönü (Eski Cumhurbaşkanı):
"Şeyh Said, harekat esnasında dini kurtarmak davasını açıktan ortaya atmış bulunuyor. `Hilafet kalkmıştır,
din tehlikededir, dini kurtarmak lazımdır.´ Davaları, bu. Şeyh Said, isyan hareketini, böylece bütün memlekete
milli bir hareket olarak değil, bir din hareketi olarak gösteriyor. Her tarafı harekete geçirmek sevdasındadır...
Şeyh Sait isyanını doğrudan doğruya İngilizlerin hazırladığı veya meydana çıkardığı hakkında kesin deliller
bulunmuyor."[2]
***
3 - Celal Bayar (Eski Cumhurbaşkanı):
"Şeyh Said'in 1925'lerde yapmak istediğini, Humeyni [Iran Islam devriminin lideri] günümüzde
yapmaktadır."[3]
***
4 - Süleyman Demirel (Eski Cumhurbaşkanı):
"Türkiye'de irtica lafları, Şeyh Said isyanıyla beraber başlar. Şeyh Said isyanı mahkemesinin iddianamesinde
irtica vardır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın ve Serbest Fırka'nın kapatılmasında da bu iddialar
vardır."[4]
***
5 - Sadi Koças (Eski Başbakan):
"Bu ayaklanmada görülen ve iddia edilen en önemli gerekçe dini idi. Laik devlet anlayışını hazmedememiş,
özellikle dış mihrakların tahrik ettiği sözde dindar Şeyh Said ve benzerlerinin açıkladıkları tek gerekçe, `din
elden gidiyor´ sloganıydı."[5]
***
6 - Hikmet Kıvılcımlı (Sosyalist lider):
"Şeyh Said isyanı gerek milli, gerekse milletlerarası mikyasta [ölçüde] irticai idi."[6]
***
7 - Rıza Nur (Tarihçi, ilk Milli Eğitim Bakanı):
"Şeyh Said gayet dindar bir adammış. Medreseler ve tekkelerin ilgası, şapka giydirileceği şayiası bu adamı
tehyic etmişti [heyecanlandırmıştı]. Isyan etti. Resmi tahkikat asla milli bir Kürt isyanı olmadığını göstermiştir.
Ben bunu orada Istiklal Mahkemesi reisliğini yapan Ali Saib'e de sordum. O da `asla Kürtlük meselesi yoktur,
sırf dindir´ dedi."[7]
**********
Devam edecek inşaallah
**********
KAYNAKLAR:
[1] Abdi Ipekçi, Inönü Atatürk'ü Anlatıyor, Istanbul 1981, sayfa 25, 26.
[2] Ismet Inönü, Hatıralar, 2.Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara 1987, sayfa 202.
[3] Kurtul Altuğ, Celal Bayar Anlatıyor, Kritik Olayların Perde Arkası, Tercüman Gazetesi, 12 Ekim 1986.
[4] Tercüman Gazetesi, 30 Temmuz 1986, sayfa 9.
[5] Nokta Dergisi, Sayı: 25 (28 Haziran 1987), sayfa 17.
[6] Hikmet Kıvılcımlı, Ihtiyat Kuvvet: Milliyet (Şark), Yol Yayınları, Istanbul 1979, sayfa 194.
[7 Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, cild 4, Istanbul 1967, sayfa 1324.
******************************
******************************
******************************
Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 15
Bu bölümde Şeyh Said isyanının "dini" bir isyan olduğunu ispat sadedinde üç Tarihçi ve bir bilim adamını
referans göstereceğiz.
1 - Cemal Kutay (Tarihçi):
"Isyanın gayesi dini kurtarmak ve bilhassa Osmanlı Halifeliğini yeniden kurmak şeklinde gösterilince, Genc
ve Diyarbakır dışında bulunan ve Şeyh Said'in manevi nüfuzu altında bulunmayan Kürt aşiretleri isyana iltifat
etmedi."[1]
***
2 - Şevket Süreyya Aydemir (Tarihçi):
"Isyan bir milli hareket, yani Kürtlük, Kürt istiklali gibi sloganlarla değil, `dini kurtarmak, şeriatı kurmak´ gibi
dumanlı, sınırları belirsiz tahriklerle başladı. Isyan bir hafta gibi kısa bir zaman içinde bazı vilayetlere
yayılmakla beraber, daha ziyade bir `beyler, şeyhler´ isyanı olarak kaldı. Bu beylerin, şeyhlerin iradelerine
bağlı olarak isyana sürüklenen kulların, müritlerin önemli yekunlara varmasına rağmen, bir halk hareketi
halini almadı. Kürtlerle meskun bütün bölgelerde, milli bir hareket haline gelmedi. Bu sebeple bazı yazarların
kullandığı ifadeye rağmen, Şeyh Said isyanını, bir Kürt isyanı olarak vasıflandırmak zordur."[2]
***
3 - Ilhan Murad Bardakçı (Tarihçi):
"1925 yılında çıkan Şeyh Said ayaklanmasında, dava bağımsız devlet sorunu değildir. Şeyh Said'in ihtilal
değil, istekler beyannamesi ele geçmeden, kendisi idam edilmiştir. Bu belge, bildiğimiz bir devlet
kuruluşundadır. Içinde sadece, Islami beraberliğin neden ihmal edildiği anlatılır ve kendilerinin devlete
sadakatleri hikaye edilir."[3]
***
4 - Orhan Türkdoğan (Bilim Adamı):
"Manisa'da Nakşibendi tarikatına mensup olan Giritli Mehmet ve arkadaşlarının tekke ve tarikatlarının
kapatılmasına tepki olan ayaklanmaları, 1925 yılının Şubatında Nakşibendi tarikatının en yoğun olduğu Doğu
bölgesinde patlak veren Şeyh Sait ayaklanması ile ortak noktalar taşır. Doğu ayaklanmasının baş yöneticisi
olan Nakşibendi Şeyh Sait; dinin elden gittiği gerekçesi ile eyleme geçti."[4]
**********
Devam edecek inşaallah
**********
KAYNAKLAR:
[1] Cemal Kutay, Türkiye Istiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, cilt: 19, sayfa 11505.
[2] Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, Cilt: 3, Istanbul 1975, sayfa 225-227.
[4] Zaman Gazetesi, 06 Ağustos 1991.
[5] Orhan Türkdoğan, Tepedeki Adam: Mustafa Kemal, Atatürk Üniversitesi 50.Yıl Armağanı, Sayı: 2, sayfa
426.
******************************
******************************
******************************
Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 16
Bu bölümde Şeyh Said isyanının "dini" bir isyan olduğunu 8 yazarın konu hakkındaki yazdıkları ile
ispatlayacağız.
1 - Necip Fazıl Kısakürek (Yazar):
"Şeyh Said’in Ingilizlerin adamı ve müstakil Kürtlük ideali peşinde olduğu şeni [çirkin] bir yalandır. Öyle
olsaydı ilk başarılarının ardından cenup [güney] istikametinde sınıra doğru sarkar, Irak Kürtleri ve Ingilizlerle
irtibat kurar ve davasına, gerilerini ve yardım kaynaklarını sağlamış olarak bellibaşlı bir çevre içinde girişirdi.
(...) Bütün bu hadiselerin seyri de gösterir ki, Şeyh Said dış ve yabancı desteklerle alakalı olmaksızın sırf
kendi başına ve sadece inancı uğrunda hareket etmektedir."[1]
***
2 - Feridun Kandemir (Yazar):
"Şeyh Said'in peşine taktığı adamlarla ayaklanması suretiyle başlayan bu isyan, asla bir `Kürt isyanı´ değil,
memlekette, bilhassa o devirlerde sık sık görülen mevzii ayaklanmalardan biri idi."[2]
***
3 - Mahmut Goloğlu (Yazar):
"Islam dininin en bağnaz ve tutucu olanlarını içinde toplamış olan Nakşibendi tarikatının en çok etkili olduğu
Doğu bölgesinde; hükümetin dinsizliği, milletin dinsizliğe götürüldüğü, dinin kaldırılmak istenildiği, dinin
yitirilmekte olduğu, bunu önlemek gerektiği gibi söylenti ve propagandalarla devrim tepkilerinin belki de en
büyüğü denebilecek olan ayaklanma başladı."[3]
***
4 - Metin Toker (Gazeteci-Yazar):
"Şeyh Said, bir Kürt lideri gibi davranmaktan ziyade bir `karşı ihtilal´in ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve
açtığı bayrak, hilafet bayrağıydı, şeriat bayrağıydı."[4]
***
5 - Uğur Mumcu (Gazeteci-Yazar):
"Şeyh Said ve yargılanan diğer şeyhler, amaçlarının `Kürtlük´ olmadığını, `din uğruna kıyam ettiklerini´
söylemişlerdi. Gerçekten de ayaklanmanın kökeninde dinsel duygular yer almaktaydı. Türk-Kürt çelişkisi söz
konusu bile değildi. Çelişki, laik devlet ile Nakşibendi tarikatı arasındaydı."[5]
***
6 - Ismail Beşikçi (Yazar):
"Doğudaki aşiret reisleri, çok çeşitli görevleri bir arada yürütüyorlardı. Bazı aşiret reisleri sadece aşiret reisi
olarak kaldıkları halde, bazıları aşiret reisliği ile birlikte dini reisliği, yani şeyhliği de beraber yürütüyorlardı.
Bazıları ise, hem aşiret reisi, hem dini reis, hem de milli liderlik fonksiyonlarını benimsemişlerdi.. Şeyh Sait,
böyle bir liderdir. Şeyh Sait, Palu ve Hınıs'taki çesitli medreselerin kurucusu, yani Palevi Tarikatı'nın da başı
olduğu gibi, çevredeki aşiretlerin de reisidir. Bu üç fonksiyonun onda birleşmesi kendisini çok güçlü kılmış ve
merkezle meydana gelen en büyük çatışmanın liderliğini yapmıştır. Fakat şurası muhakkak ki, Şeyh Sait
hareketinin ulusal bir niteliği yoktur.. Şeyh Sait isyanı merkezin yetkilerine karşı yapılan ilk büyük çıkış
olmuştur. Bu isyanda tamamen dini sloganlar kullanılmış ve hareket tamamen irticai mahiyette bir hareket
olmuştur. Bu hareketin geniş kapsamlı oluşunun en önemli sebebi, isyanın lideri olan Şeyh Sait'in yukarda
söz konusu ettiğimiz fonksiyonlara (aşiret liderliği ve tarikat liderliği) sahip olmasıdır."[6]
***
7 - Ilhan Selçuk (Gazeteci-Yazar):
"Şeyh Said ayaklanmasında, cumhuriyetçiler ile şeriatçılar çarpıştılar. Çatışmadaki `etnik´ renk, olayın
toplumbilim açısından özünü saptıramaz. Bilimsel yaklaşım, etnik ayrımın da altını çizmekle birlikte, tarihsel
dönüşümün cumhuriyetçi-şeriatçı çelişkisini öne çıkarmak zorundadır."[7]
***
8 - Yavuz Bahadıroğlu (Yazar):
"Şeyh Said, İslam Dini adına ayaklandığını söylüyor ve herkesi `şeriatı savunma´ya davet ediyordu. Bu
anlamda yayınladığı bildirilerde, `Şeriat için savaşanların lideri´ anlamına gelen bir mühür kullanıyordu. Yani
bu ayaklanma resmi ağızların yansıttığı gibi, bir `Kürt ayaklanması´ değildi."[8]
**********
Devam edecek inşaallah
**********
KAYNAKLAR:
[1] Necip Fazıl Kısakürek, Son Devrin Din Mazlumları, Büyük Doğu Yayınları, 10. Baskı, Istanbul 1990, sayfa
53, 54, 56.
[2] Feridun Kandemir, Şeyh Said Isyanı, Inci Dergisi, Sayı: 16 (28 Haziran 1952), sayfa 20.
[3] Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkileri (1924-1930), Başnur Matbaası, Ankara 1972, sayfa 101.
[4] Metin Toker, Şeyh Said ve Isyanı, Akis Yayınları, Ankara 1968, sayfa 17.
[5] Uğur Mumcu, Halklar Kardeştir, Milliyet Gazetesi, 03 Mart 1992, sayfa 7.
[6] Ismail Beşikçi, Doğu Anadolu'nun Düzeni, Sosyo-Ekonomik ve Etnik Temeller, E Yayınları, Istanbul 1969,
sayfa 210, 212.
[7] Ilhan Selçuk, Kıyam!.., Cumhuriyet Gazetesi, 07 Ağustos 1991, sayfa 2.
[8] Yavuz Bahadıroğlu, Şeyh Said isyanı neden çıktı?, Yeni Akit Gazetesi, 23 Ocak 2011.
******************************
******************************
******************************
Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 17
Şeyh Said ayaklanmasını irdeleyen birçok yabancı yazarın görüşleri de, isyanın "Islami" nitelikli olduğu
noktasında birleşmektedir.
Bazı yabancı yazarların, ayaklanmanın niteliğine ilişkin görüşleri şöyle:
***
1 - Thomas Bois:
"Piran'lı Şeyh Said'in 1925'teki isyanı, hoşnutsuzluğun ilk işareti olmuştur. Müslümanların fanatizmi olarak
nitelendirilen bu isyan, Cumhuriyetin reformlarını tehdit etmesi nedeniyle feodal kalıntıların ve halifeliğin
Atatürk tarafından tamamen kaldırılmasına karşı düzenlenmiştir."[1]
***
2 - Arnold J.Toynbee:
"Şeyh Said 13 Şubat'ta isyan bayrağını açmış ve birkaç hafta içinde ayaklanmayı geniş bir bölgeye yaymıştı.
Isyancıların programlarının başlıca maddeleri, M. Kemal Paşa’nın laik hükümetinin kaldırdığı şeriatı geri
getirmek ve Sultan Hamid'in (2. Abdulhamid radıyallahu anh) oğullarından Selim Efendi'yi Sultan ve Halife
ilan etmekti."[2]
***
3 - Lord Kinross:
"Piran'da başlayan ve Doğu illerine yayılan isyanın elebaşısı Şeyh Sait adında Hınıslı bir aşiret başkanı idi. O
bölgedeki Nakşibendi dervişlerinin de başı olan Şeyh Said, aşiretini, halifeliğin kaldırılmasına ve Kemalist
hükümetin `kafirce´ siyasetine karşı ayaklanmaya çağırdı. 13 Şubat 1925'te, birkaç haftalık sürekli bir
propagandadan sonra `Allah'ın emriyle´ isyan ilan etti. Yeşil Müslüman sancağı altındaki kuvvetleri, şeriatı
geri getirmek amacıyla, bölgeye yayılarak hükümet binalarını ele geçirdiler.(...) Yerden ve havadan;
Halife'nin kendilerinden fedakarlık istediğini, halifelik olmadan Müslümanlığın da olamayacağını bildiren
beyannameler dağıtılıyordu. Şeriat geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten, kadınları yarı çıplak gezdiren
hükümetin başı ezilmeliydi. Şeyh Sait, Kürt istiklali yerine din davası ile ortaya çıktığı için komşu kabilelerden
kendine fazla taraftar toplayamamıştı. Bunlar bir Nakşibendi dervişinin ruhani başkanlığını kabule
yanaşmıyorlardı..[3]
**********
Devam edecek inşaallah...
**********
KAYNAKLAR:
[1] Thomas Bois, The Kurds, Beyrut 1966.
[2] Arnold J.Toynbee, Türkiye: Bir Devletin Yeniden Doğuşu (Çev.Kasım Yargıcı), Milliyet Yayınları, Istanbul
1971, sayfa 288.
[3] Lord Kinross, Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Milliyet Yayınları, Istanbul 1965, sayfa 605, 607, 610,
611.
******************************
******************************
******************************
Şeyh Said (rh.a) Dosyası - 18 ve SON
Şeyh Said ayaklanmasını irdeleyen birçok yabancı yazarın görüşleri de, isyanın "Islami" nitelikli olduğu
noktasında birleşmektedir.
Bir önceki bölümde 3 yabancı yazarın, ayaklanmanın niteliğine ilişkin görüşlerine yer vermiştik... Bu bölümde
de 3 farklı yabancının görüşüne daha yer vererek "Şeyh Said (rh.a) Dosyası"nı noktalıyoruz. Islam için
savaşan herkesten Allah (celle celaluhu) razı olsun.
(Fotoğraf: 29 Haziran 1925 tarihli "Vakit" gazetesi)
***
1 - Bernard Lewis:
"Ayaklanmayı, `Allahsız Cumhuriyeti´ devirmeyi ve Halife'yi geri getirmeyi isteyen derviş ve şeyhler
yönetmişti.[1]
***
2 - Paul Gentizon:
"Şeyh Said, din adına `Cumhuriyetin imansız öncülerine´ karşı koydu..[2]
***
3 - Martin van Bruinessen:
Şeyh Said'in kendisi çok dindar bir adamdı ve Türkiye'deki laiklik reformlarına içten bir kızgınlık duyuyordu..
Hareket `cihad´ olarak adlandırıldı. Şeyh Said, `Emir'ül-Mücahidin´ (Mücahidlerin Amiri) unvanını aldı."[3]
**********
KAYNAKLAR:
[1] Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu (Çev.M.Kıratlı), 2.Baskı, Ankara 1984, sayfa 266.
[2] Paul Gentizon, Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu, (Çev. Fethi Ülkü), T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları, Ankara 1983, sayfa 106.
[3] Martin van Bruinessen, Agha, Shaikh and State, On the Social and Political Organization of Kurdistan,
Utrecht 1978, 468 s.; Türkçe basım: Ağa, Şeyh ve Devlet, Kürdistan'ın Sosyal ve Politik Örgütlenmesi
(Çev.Remziye Arslan), Öz-Ge Yayınları, Ankara [tarihsiz (1992?)], sayfa 370.
NOT: Bu çalışmamızda büyük ölçüde Cihad Kar'ın; "Şeyh Said Zaza Ayaklanması ve Gerçekler" başlıklı
araştırmasından istifade edilmiştir... Bizim de azımsanmayacak derecede katkımız olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder